MUASIR MEDENİYET SEVİYESİ
Cumhuriyetin
ilanı ile yeni kurulan genç devlete gelişim düzeyini yükseltmek için “muasır medeniyetler seviyesine çıkmak”
hedefi konuldu. Muasır medeniyetler
olarak da gerek sosyal gerek ekonomik gerekse bilimsel açıdan daha iyi bir
konumda olan Avrupa ülkeleri model alındı.
630
yıllık bir imparatorluk çok parlak bir ömür sürmüş, dünyaya hükmetmiş ama belli
bir dönemden sonra zayıflamaya başlamış ve sonunda yıkılmıştı. Osmanlı
devletinin yerine yeni bir devlet kuruluyordu. Yeni bir şeye neden ihtiyaç
duyulur? Eskisi kötü olduğu için, ya da yenisi eskisinden daha iyi olduğu için.
Bu zaviyeden bakıldığında yeni kurulacak devletin eskisinden iyi olması
gerekiyordu. Osmanlının medeniyet seviyesi kötü olmalıydı ki muasır medeniyet
diye seçilen Avrupa'nın medeniyetine geçilmeliydi. Peki gerçekten öyle miydi?
Medeniyet,
kelime anlamı olarak uygarlık anlamında kullanılır. Bir ülke veya toplumun veya
diğer zeki canlı türlerinin, maddi ve manevi
varlıklarının, düşünce, sanat, bilim, teknoloji ürünlerinin tamamını
ifade eder. Uygar kelimesi, yerleşik hayata ilk geçen Türk kavimi olan
Uygurlardan gelmektedir.
Osmanlıda
medeniyet kelimesi ise; “Adalet
severlik, insanca iyi ve ferah yaşayış. Şehirlilik. Yaşayışta, içtimai
münasebetlerde, ilim, fen ve san ‘atta tekamül etmiş cemiyetlerin hali. İslamiyet’in
emirlerine göre, usulü dairesinde yaşayış.” Şeklinde tarif edilirdi.
Osmanlı
bilim ve teknoloji de Avrupa'nın gerisinde kalmıştı. Ekonomik olarak da son
dönemdeki savaşların ve toprak kayıplarının etkisiyle oldukça zayıflamıştı. Kesinlikle
bilim ve teknolojik anlamda gelişmeye ihtiyaç vardı. Ama Türk toplumu medeni
bir toplum değildi demek çok ağır bir yanılgı olur. Avrupalı tuvaleti bilmezken
dağlara taşlara bile hanlar hamamlar yapmış bir medeniyetin medeni olmadığını
nasıl kabul edeceğiz. 1460 yılında kapalı çarşıyı inşa eden, kurduğu vakıflar,
imarethaneler, aş evleri , darülacezeler ile toplumdaki ihtiyaçların tamamını
gidermeyi başaran, sınırları içerisinde 72 farklı milleti, her türlü dini
inanca sahip insanları bir arada barış içerisinde birlikte yaşatmayı
başarmış, bir medeniyetin sosyal olarak geri olduğunu söylemek ne kadar makul
olur?
Sanayi
devrimini gerçekleştiren Avrupa teknoloji olarak gelişti ve buna paralel olarak
da ekonomik anlamda ilerleme kaydetti. Biz, onlar ilerlerken bizim geri
kalmamızın sebeplerini doğru analiz edemedik ve onların vardıkları seviyeye
ulaşmak için önce onların sosyal hayatlarını taklit edersek bilim ve teknolojik
olarak ilerleriz yanılgısına kapıldık. Oysa kendimize muasır medeniyet seviyesi
olarak Avrupayı hedef seçerken onların bilim, teknoloji ve ekonomi alanındaki
gelişmişliklerini model almamız yeterliydi.
Gerek
yeni eğitim sisteminin içeriğinde gerekse de sosyal hayatta yapılan
değişikliklerle Türk halkına (bilinçli yapıldığından emin değilim) geriyiz,
kötüyüz, yobazız acilen değişmeliyiz mesajı verildi. Bunun sonucu olarak
yüzyılladır dünyaya hükmetmiş bir uygarlığın evlatları silik, ezik, pısırık bir
ruh haline büründürüldü. Bu milleti bu kadar bağlarından kopartıp
sünepeleştirmek çabası ne içindi? Evet, bilim ve teknoloji anlamında geri
kalmıştık, ama sosyal, kültürel ve ahlaki anlamda Avrupa’dan çok çok
ilerideydik. Top yekun bir sanayileşme seferberliği başlatarak bu sorunun
üzerine gitmeyi deneyebilirdik. Acaba Osmanlıyı dünya üzerinden silmek için hiç
durmadan var güçleriyle uğraşan güçler Türkiye Cumhuriyetinin var olmasına ancak
bu değişimler gerçekleşirse müsaade etmiş olabilirler mi?
Cumhuriyetin
ilanının üzerinden 95. Yıl geçti, biz hala muasır medeniyetler seviyesini
yakalayamadık. Hala bilim ve teknoloji olarak onlardan gerideyiz, sosyal ve
ahlaki olarak çok daha kötü durumdayız. Avrupalı olamadığımız gibi özümüzü de
kaybetmiş durumdayız bugün. Bu bozulmanın çok sebepleri var tabii ki. İletişim
kanallarının gelişmesi sonucu bir çok radyo ve televizyon kanalı ve bunlara
ilave olarak da sayılamayacak kadar internet üzerinden ulaşılan siteler ve
platformlar türedi günümüzde. Böylece dünya küçüldü, her yerden ve her şeyden
anlık olarak haberdar olabiliyoruz artık. Bu teknik imkanlar çok faydalı olarak
da kullanılmakla birlikte ekseriyetle insanların nefislerine hizmet etmektedir
ve toplumun ahlak ve faziletine büyük zararlar vermektedir. Bu sebeple ciddi
olarak denetlenmeye aşırılıklardan arındırılıp insanlara faydalı hale
getirilmeye muhtaçtır.
Tüm bu
etkilerin sonuçları maalesef ki sadece ahlak ve faziletin bozulmasıyla sınırlı
kalmıyor. İnsanların yönlerini sadece dünyaya çevirmelerine, ahiret hayatını
adeta unutmalarına da sebep oluyor. İnsanlar sadece dünyayı düşününce daha fazla
zengin olmak, dünya nimetlerinden daha fazla nasiplenmek için her türlü
haksızlığı yapmaktan ve hile hurdaya başvurmaktan geri durmuyorlar. Bu durum
insanlığın çöküşünü daha da hızlandırmaktadır.
Ne
diyelim Allah bu millete bir uyanış nasip etsin. Her şeyin başı eğitimdir. Eğitim öğretim müfredatına
ahlaki düzelmeyi sağlayacak planlamayı yapacak yöneticiler nasip etsin Allah bu
millete.
Özkan ŞENGÜL
04/10/2018
Yorumlar